BURUK GEÇEN BİR BAYRAM


 Ahmet YILDIRIM    07.06.2020 11:19:48    Bu İçerik 2814 kez görüntülendi.



Buruk geçen bir bayram

Bayramlar, yüce dinimiz İslam’ın örf, adet ve şiarlarındandır. Dolayısıyla biz Müslümanlar bayramları sevinç ve heyecanla bekler dururuz. Fakat bu yıl bayram sevinci önceki bayramlara nispeten hüzünlü ve donuk geçti. Belki de tarihte insanlar ilk defa böylesine bir musibetle karşılaştılar. Gördüğünüz gibi bu musibet yüzünden insanlar sadece bedenen ölmedi. Aynı zamanda Müslümanların manevi ve insani değerlerini de yaşamasına engel teşkil etti. Öyle oldu ki virüs insanların sokağa çıkmalarına, hatta insanların karşılıklı ziyaretleşmelerine, bayramlaşmalarına bile engel oldu.

Bayram demek sevgi, ziyaretleşme ve sevinç demektir. O gün geldiğinde hep beraber bayram namazını ihya etmek için erkenden kalkılır, varsa çocuklarımızın ellerinden tutup bayram namazının ihyası için camilere koşardık. Namazdan sonra mezarlığa giderdik. Vefat etmiş yakınlarımızın mezarları başında Yasin-i şerifler okur ve dualarda bulunurduk. Daha sonra büyüklerimizin ellerini öper, hayır dualarını alırdık. Sonra da ailece dost ve akrabalarla karşılıklı ziyaretleşirdik. Bu pandemi yüzünden öyle engeller ile karşı karşıya kalındı ki sanki insanların ayaklarına prangalar vuruldu adeta. Bu yüzden kimse dışarıya adımlarını atamaz oldu. İnsanlar evlerine hapsoldu. Büyüklerin ellerini öpmeye gidemediler. Bu nedenle birbirimize yabancılaştık, yan yana gelmedik, virüs korkusundan sosyal mesafeyi korumak zorunda kaldık. Bataklıktan kaçar gibi insanlar birbirinden uzaklaştılar. Sık olan saflarımız dağıldı, muhabbetler azaldı. İnsanlar birbirine yabancılaştılar virüs nedeniyle. Wuhan'da virüsün ortaya çıkışından bugüne kadar yaklaşık altı, yedi ay gibi bir zamanı geride bıraktık ama aşı ile alakalı herhangi bir olumlu gelişme olmadı. Bu konu ile ilgili birçok ülkenin sağlık kurumlarının çalışmaları devam ediyor. Şayet bu aşı bulunsa bile, toplumun sosyal ve manevi hastalıklarına ve diğer problemlerine derman olamaz. Dünyanın her tarafında insanlar ölüyorlarsa ve bunun nedeni de virüs ise peki yaşanan bunca deprem ve felaketlerin sebebi sizce ne olabilir? Bunlara da deprem virüsü diyebilir miyiz sizce? Ben söyleyeyim: Tüm bunların sebebi kafamızda ve kalbimizde kendi ellerimiz ile ördüğümüz beton duvarlar nedeniyledir. Bu duvarların bir kısmını bizler örmüşüz, bir kısmını da başkaları. Maalesef bugün hala tüm bunların farkında bile değiliz. Ne zaman ki o duvarları yıkarsak, işte o gün hem kafamızdaki ve kalbimizdeki virüsün aşısını bulmuş oluruz hem de toplumu sarsan ve ahlaki yozlaşmaya sebep olan hastalıkların ve virüsün kendiliğinden ortadan kaybolduğuna şahitlik ederiz Allah’ın izniyle. Peki bunu başaramasak ne olur? Çözülmezse, bu süreç daha da derin yaralar bırakabilir insanın hayatında. Dolayısıyla bu virüsün tedavisine başlamadan önce içimizde bir değişim, bir devrim yapmamız gerekmektedir. Zihinlerimiz kalplerimiz de iyiliğe, sevgiye, merhamete, şefkate, dostluğa ve kardeşliğe giden yollara engel olan bütün duvarları yıkalım. Kötülük namına bir kırıntı bile kalmasına izin vermeyelim. İşte o zaman ne batıdan beklediğimiz o zehirli ilaçlara ihtiyaç duyulur, ne de bu günkü gibi çarşı pazarlar, cadde ve sokaklara çıkma yasağı yaşanır. Bununla beraber toplum olarak insani ve manevi çöküş yaşanır. Düşünün bize farz kılınan Beytullah’ın ziyaretini dahi dünyevi ticarete çevirdik. Camii ve mescitlerin içini boşaltıp onları dünya menfaatimize alet ettik.

Soruyorum size…

Acaba bizler, ümmet olarak tüm bunları hak etmedik mi?

Ya Rab, ümmet olarak hangi günahlarımızdan dolayı senin evin olan Beytullah’ın yollarını bizlere kapattın?

Hangi günahlarımız yüzünden yanı başımızda olan Camii ve mescitlerin kapılarını yüzümüze kapattın?

Nasıl bir günah işledik de büyüklerimizin ellerini öpmeye bile gidemez olduk?

Bu içinde bulunduğumuz kötü halimizi değiştir. Ya Rab! bizleri Kur’an ile hemhal et. Bizlere yaşlılarımızın dertleriyle hemhal olabilmeyi nasip et, bizlere Resulullah’ın sünnetiyle hemhal olmayabilmeyi ve ümmetle bütünleşip birlik olmayı nasip et ya Rabb. Amiin…