"Başımıza gelen bela ve musibetlerin temelinde dünyevileşme vardır"


İlahiyatçı Şerif Gün "Başımıza gelen bela ve musibetlerin temelinde dünyevileşme vardır." yazısında insanların Allah'tan uzaklaşmaları, dua etmeyi aksatmaları ve Peygamberin izinden gitmemeleri olduğu vurgusuna yer verildi.

post

 Adıyaman    25.03.2020 10:45:55    Bu İçerik 374 kez görüntülendi.

07.10.22

 


İlahiyatçı Şerif Gün'ün yazısının tamamı şu şekildedir:

"Değerli dostlar, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Sizlerle bugün Kerim olan Kitabımızdan bazı ayetleri paylaşmak istiyorum. Anlamamız ve ders almamız ümit ve temennisiyle ayetleri dikkatlerinize arz ediyorum.

'De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.' (Tevbe süresi,9/24)

Yukarıdaki ayeti kerimede açıkça beyan edildiği gibi başımıza gelen bela ve musibetlerin temelinde dünyevileşme, Allah’ın ve Hz. Peygamberin evrensel mesajlarından uzaklaşma ve cihadı terk etme vardır.

Rabbimiz şöyle buyurur: 'Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.'(Şura süresi,42/30) Rabbimiz Nisa süresinde: 'Sana gelen kötülük, kendindendir. (Günahların sebebiyledir.) (Nisa düresi,4/179)

İmamı Rabbani Hazretleri Mektubat'ında: 'Bu tür bela ve musibetler Allah’ın bize bir ikazı ve uyarısıdır. Bela ve musibetlerin sebebi günah işlemektir.'

Üstad Bediüzzaman Emirdağ lahikasında: 'Yağmursuzduk ve kuraklık, yağmur namazının ve duasının vakti olduğu gibi; bela ve musibetler de Allaha iltica etmenin, tevbe ve istigfar etmenin vaktidir.' Yüce Rabbimizin üzerimizde sonsuz nimetleri var. Bu nimetler mukabilinde Rabbimiz bizden kulluk, şükür ve zikir istiyor.

Rabbimiz  'Öyle ise beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım.Bana şükredin;sakın bana nankörlük etmeyin!' (Bakara süresi,2/151)

Ayette geçen "zikir" kavramını dar bir manada sadece belirli lafızlarla sınırlamamak gerekiyor. Namaz en büyük zikirdir. Kuran-ı Kerimin isimlerinden biri zikirdir. Vahye, Kur'an'a tabi olmak, hükümleriyle amel etmek zikirdir. Allah’ın esmasını dilde ve gönülde anmak zikirdir.

İbrahim süresinde de Rabbimiz: 'Eger şükrederseniz elbette size(nimetimi) arttıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım şiddetlidir!' (İbrahim süresi,14/7)

Lokman süresinde de: 'Önce bana,sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuz.'

(Lokman süresi,31/41) Bütün bu ayetlerde de Rabbimizin beyan buyurduğu gibi Allah’a kulluk edemediğimizden, şükrünü eda edemediğimizden,

Gereği gibi zikredemediğimizden dolayı, Allah’ın belirlediği helal ve haram sınırlarına uymamamızdan dolayı, zulüm ve isyanımız sebebiyle, işlediğimiz günahlar sebebiyle, zulüm ve şirk sebebiyle Allah’ın gazabını celbediyoruz. Kendimizi muhasebe ederek dua, tevbe ve istigfarla Allah’a yönelmeli, Allah’tan af ve magfiret dileyerek bela ve musibetlerden Allah’a sığınmalıyız.

Rabbimiz Furkan süresinde şöyle buyurur: 'Resülüm! De ki: Kulluk ve yalvarmanız olmazsa ,Rabbim size ne diye değer versin? '(Furkan süresi,25/77)

Selam, dua ve muhabbetlerimle...