Sosyolog Bekir Kocadaş yalnızlaşan toplumlarda suç işleme meylinin arttığına dikkat çekti


​Adıyaman Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bekir Kocadaş günümüz toplumlarının aslında kalabalıklar içerisinde yalnızlaşmış insanlardan oluşmuş bir toplum olduğuna vurgu yaptı.

post

 Kültür ve Yaşam    28.12.2021 08:07:12    Bu İçerik 29639 kez görüntülendi.

07.10.22

 


Kocadaş, kişiyi intihara, bağımlılığa veya suç işlemeye yönelten tek bir nedenin olmadığını dijitalleşmeyle birlikte başlayan yalnızlıklarında bunda önemli bir etken olduğunu ifade etti.

İntiharın sadece Adıyaman'ın değil Türkiye'nin, dünyanın problemlerinden birisi olduğunu altını çizen Kocadaş, "Aslınsa insanların, toplumların ya da kurumların baş etmekte en zorlandıkları sosyal problemlerden birisidir. Çünkü tamamen kişi yönelimli olarak ortaya çıkan bir olgudur bu. Bunu da öncesinde tahmin etmek mümkün olabilir mi, olabilir. Ama bunun içinde yapılması gereken şeyler vardır. İntihar etmesi yönünde şüphe duyulan kişinin davranışlarını, hareketlerini, sözlerini iyi tahlil etmek lazımdır. Bunu yapabilirseniz onun intihar girişinde bulunabileceğini belki anlayabilirsiniz. Biz kişi intihar girişiminde bunu anlayabiliyoruz. Olay ortay çıktığında şu söylemleri de sosyal çevreden duyarız 'Hiç intihar edecek bir kişi değildi. Sosyal ilişkileri, ekonomik durumu, eşiyle çocuğuyla ilişkileri iyiydi. Hiç ona yakıştıramadık intihar etmeyi.' gibi söylemleri de çok duyarsınız. Demek bunun dışında toplumun, ailenin, sosyal çevreninde kişilerle ilgili yapması gereken şeyler var." dedi.

"İntiharların yoğunlaştığı dönemler sosyal değişimlerin çok hızlı yaşandığı dönemlerdir"

 Kişiyi intihara götüren birçok nedenin olduğunu belirten Kocadaş, "İntihar niye ortaya çıkar, insanlar hangi dönemde ortaya çıkar onlara bakmak lazımdır. İntiharların yoğunlaştığı dönemler aslında sosyal değişimlerin çok hızlı yaşandığı dönemlerdir. Bu dönemde kişinin sosyalleşme sürecinde kırılmalar, kopmalar meydana geliyor. Kişi o değişmelere yetişemiyor. Yetişmediği zamanlarda kendisini bir boşlukta hissedebiliyor. Derdine ailesinden, toplumdan, çeşitli kurumlardan çıkar yol da bulamayınca sorunlarından ve bu hayattan kurtulmak için en kestirme yol olarak intiharı düşünerek bu girişimde bulunuyor. Hele kent hayatında biz şunu çok net yaşıyoruz: Bireysel dediğimiz olgu bugün Avrupa'da belki daha fazla yaşanıyor ama artık son 30 yılda bizde de başladı. Aileler koptu, aileler, akrabalar, kardeşler bir birlerini ayda bir anca görebiliyor. Belki sokakta karşılaşınca abi, abla nasılsın görüşemedik… Mesafe olarak yakın olmasına rağmen, sosyal mesafe olarak uzaklaştığını görüyoruz. Bu da sorunların aslında başlangıcıdır. İnsan toplumda insandır. İnsan ancak toplumda sosyalleşir, insan olur. Yaban da bir kişinin yalnız başına insan olma duygularını ya da özelliklerini, kültürünü taşıdığını göremesin." ifadelerini kullandı.

"Dijitalleşmeye karşı gerçeklik"

Sosyal medya üzerindeki arkadaşlıklardan daha çok yüz yüze gelinebilen ve birlikte vakit geçirilebilen arkadaşlıkların tercih edilmesine değinen Kocadaş şöyle devam etti:

2000'li yıllardan sonra sosyal medyanın, özelliklede internetin yaygınlaşmasıyla beraber gençlerin kendilerini toplumdan tecrit ettiği süreç hızlandı. Ve şuan bizim en büyük problemlerimizden birisi budur. Ve intihar olaylarına baktığımızda toplumlarda 15 ile 25 arası intiharların yaygınlaştığını görürsünüz. Bizim bu yaş grubundaki insanları toplumun içinde sosyalleştirmemiz lazımdır. Dijital dünya veya sosyal medya üzerinden değil. Çeşitli ortamlarda gençlerle konuştuğumuz da 'Hocam benim sosyal çevrem çok geniş diyor.' sosyal çevre sosyal medya üzerinden mi edindiğiniz arkadaşlıklar diyorum 'Evet' diyor. Fiziki olarak karşı karşıya gelip, yüz yüze sohbet ettiniz mi, beraber yemek yediniz mi? 'Yok hocam' bu sorunun başlangıcı. Aslında bu durum kişiyi yalnızlaştıran, toplumsal faaliyetlerden tecrit ettiren bir durumdur. Bizim kurumlar olarak, toplum olarak bunu derhal çözmemiz lazımdır. Dijitalleşmeye karşı gerçeklik. Biz artık bugün bunun mücadelesini veriyoruz ve verme zorundayız. Özellikle 35 yaş altı genç kesim dijitalleşme üzerinden bütün işlerini hallediyor. Bunun panzehiri olarak reel olana bireyleri yöneltmemiz, sosyal ortamlara çekmemiz, fiziki olarak sosyal faaliyetler yaptırmamız lazımdır.
 

"Dijital oyunlar üzerinden de intihar vakalarının arttığını gördük bir dönem"

Özellikle çocukların zihin dünyalarının internet ve sosyal medya üzerinde esir alınmaya çalışıldığına dikkat çeken Kocadaş, "Öncesinde kitle iletişim araçlarını bu noktada günah keçisi olarak görüyorduk. İnternet ve araçları çıktıktan sonra onlar gayet masum kaldı. Eski kitle araçlarında tek yönü bir etkileşim var ama internet ve sosyal medyada karşılıklı bir etkileşim var. Kişi tek yönlü olarak karşının verdiği mesajlarla etkilenmiyor, kendisi de mesajlar veriyor ve bu şekilde bir ortam oluşturuluyor. Bu ortamın ne olduğunu aileler bilmiyor, kontrol edemiyor. 40 ile 50 yaş grubundaki insanlar sosyal medyayı çok iyi kullanamıyor. Ve çocuğun hangi sosyal mecrada ne yaptığını bilmiyor. Dijital oyunlar üzerinden de intihar vakalarının arttığını gördük bir dönem. Mavi balina oyunu vardı. Çocuklara mesajlar veriliyor gidip intihar ediyor. Bunun gibi birçok var aslında. İnternet üzerinden bağımlılık yapıcı şeyler var. Kumar, sanal oyunlar, paralı oyunlar gibi. Çocukları buna sevk ediyor. Az görmeyelim bir kişi, iki kişi olsun. Bunun üzerinden kişi kendisini toplumdan tecrit ediyor veya artık bu hayatın sonuna geldiğini düşünüyorsa burada bizim bir önceki nesil olarak etkisiz kaldığımızı gösterir." şeklinde konuştu.

"İntihar sadece ekonomik yoksunluktan ortaya çıkmaz"

Sorunlara tek yönlü yaklaşılmaması çeşitli yönleriyle ele alınması gerektiğini vurgulayan Kocadaş, " "Bizim sorunlardaki en büyük eksiğimiz şu: Biz bir sosyal meseleyi tek yönlü çözme derdindeyiz. Bu intihar meselesinde de, bağımlılık meselesinde de böyle. Oysa sosyal bir olay tek sebepten ortay çıkmaz. Bunu ortaya çıkaran pek çok sebep vardır. Bu sebepleri de görmek lazımdır. Bunlar arasında bir sıralama yapabilirsiniz. Önce pek çok sebepli olarak olayın ortay çıktığını önce kabul edeceksiniz. İntiharda böyledir. İntihar sadece ekonomik yoksunluktan ortaya çıkmaz. Eğer öyle olsaydı ekonomik olarak alt tabaka da yer alan insanların hepsi intihar etmeliydi. Bakıyoruz ki ekonomik yönlü intihar edenlerin pek çoğu orta tabakadaki ve üstündekiler. Kişinin ekonomik durumu yerinde, aile durumu iyi statüsü, eğitimi iyi, sağlığı yerinde ama bakıyorsunuz intihar etmiş. Oysa daha başka şeyler var." dedi.

"Günümüz toplumları aslında kalabalıklar içerisinde yalnızlaşmış insanlardan oluşmuş bir toplumdur"

Kültür olarak dayanışmacı ruha sahip bir toplum olduğumuzu hatırlatan Kocadaş, "Bu tespiti yapalım önce. Bu toplum içerisinde yalnızlaşan insan intihara meyledebilir. Madde bağımlısı olabilir. Çeşitli sapma davranışları içerisine girebilir. İstanbul'da kılıçla bir kızın öldürülmesini sadece bir haber olarak görüp görmek değil, bunun üzerinde sosyologların, psikologların, antropologların günlerce tartışması gerekirdi. Orta tabakadan statüsü iyi bir aileden gelen biriydi onu yapan. Ne oldu da onu yaptı? 'Tanımıyordum, en masum onu gördüm…' Her masum gördüğümüzü biz bu şekilde öldürmek veya taciz etmek gibi bir zorunluluğumuz mu var. Yok. O zaman başka şeyler var burada. Yalnızlaşan bir toplum var. Bunun üstesinden gelmemiz lazımdır. Aslında bizim kültürümüz buna en müsait kültürlerden birisidir. Biz dayanışmacı, ötekini düşünen bir kültürüz. Bunu şehir hayatında biraz unuttuk biz. Bunu biraz canlandırmamız, biraz önem vermemiz lazımdır. Yapılacak olan budur. Başka da yapacak pek bir şeyiniz yoktur." dedi.

"STK'lar toplumun kılcal damarları gibidir"

STK'ların toplumun yeniden birlikteliğine kavuşması ve sorunların çözümünde rol alması gerektiğini dile getiren Kocadaş, "Toplumun en alt tabakasına kadar iner ya da inmesi gerekir STK'ların. Onların sorunlarıyla hemhal olması lazımdır. Oysa bu tür ara kuruluşlar, kurumlar fonksiyonsuz, işlevsiz olduğu için aslında bir daralma bir sıkılma var burada. Toplumun her kesimine, herkese bunları çalışır hale getirmemiz lazım." ifadelerini kullandı.

"Çocuğunuzu sorumluluk sahibi olarak iyi yetiştireceksiniz"

Çocukların internetten uzaklaştırılması yerine eğitim verilerek doğru ve yanlışı seçebilecek bir birey olması gerektiğini dile getiren Kocadaş, "İnternete şifre koyun ne koyarsanız koyun çocuk onu çözer. Onlar bu noktada ailelerinden daha bilgilidirler bunu bir kere kabul edelim. Sorun çözümsüz değildir. O zaman çocuğunuzu sorumluluk sahibi olarak iyi yetiştireceksiniz. Ona sorumluluklar vereceksiniz her şeyden korumayacaksınız. Hayatta bazen ayakları üzerinde tek başına durması gerektiğini öğreteceksiniz çocuklarınıza. Bu sorumluluk duygusunu verdikten sonra kendisi zararlı olan şeylerle mücadele edecektir. Sizin onu denetlemenize gerek yok. Bu şekilde çözülen bir problem yok hiç çözemedik ve hep bu hale geldik. Günümüz çocuğunu siz internetten nasıl koruyacaksınız? İnternet her yerde bilgisayarda, telefonda, kafede var. O zaman çocuğunuzu bilinçlendireceksiniz. Kendisi karar verecek neyin zararlı olduğuna veya olmadığına siz değil. Siz karar verdiğiniz zaman çocuk onu farklı anlıyor ve özgürlüklerine kısıtlama olarak görüyor." şeklinde konuştu.

"Gençlere geleneksel muhtevayı içeren sorumluluklar vereceksiniz"

Gençlere gelenek işler verilerek yarınlara hazır gelmesi gerektiğini ifade eden Kocadaş, "Çocuğunuzu yetiştireceksiniz ve tanıyacaksınız. Bazen çocuk intihar eder veya madde bağımlısı olduğunda aileler çıkar 'Neyini eksik ettim, yemedim yedirdim'  hayır mesele bu değil. Onu zaten herkes yapıyor ve ebeveyn olarak yapmak zorundasınız. Bu sizin sorumluluğunuz. Mesele bununla bitmiyor. Onu bilinçlendirecek, sosyalleştireceksiniz. Çocuk kendisini bir yerlere kapatabilir siz dışarıya çıkaracaksınız. Yerine göre buna zorlayacaksınız. Arkadaş grubu, oyun grubu sokakta. Çocuk oyunla sosyalleşir bilgisayar, dijital oyunlarla değil. Bildiğimiz geleneksel oyunlarla sosyalleşir. Geleneksel sokak birliktelikleri ortadan kalktığı için zaten bu sıkıntıların büyük bir kısmını yaşıyoruz. İnterneti işim gereği bende çok kullanıyorum ama şu ortamdan uzaklaşıp sokağa indiğim zaman veya köyüme gittiğim zaman ben telefonu yanıma almıyorum evde duruyor. O zaman gençlere geleneksel muhtevayı içeren sorumluluklar vereceksiniz. Bunun panzehiri bence bu." dedi. (İLKHA)


YASAL UYARI: Yayınlanan yazılı haber, fotoğraf ve videonun tüm hakları İlke Haber Ajansı Basın Yayın San. Tic. A.Ş.'ye aittir. Hiçbir surette haber, fotoğraf ve videonun tamamı veya bir kısmı yazılı sözleşme yapılmadan veya abone olmadan kullanılamaz.
 

adıyaman-intihar-sosyal medya-bağımlılık