Mehmet Yavuz Kimdir?
Adıyaman'da mütedeyyin bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Mehmet Yavuz kısacık hayatına birçok insanın yüzyılda ömrüne sığdıramayacağı çalışma, gayret ve güzelliği nakşetti.
BİYOGRAFİ 25.03.2021 10:57:44 Bu İçerik 9510 kez görüntülendi.
46 yıllık hayatında özellikle gençlerin İslami bir eğitim alması ve asrın fitnelerine karşı korunması için her fırsatta üniversite gençleriyle bir araya gelerek onlara dünya ve ahiret hayatlarında faydası olacak sohbetler yapar, yaşlıların ve çocukların gönlünü her daim hoş tutardı.
Çocukluğu
Mehmet Yavuz, 1 Ağustos 1973 tarihinde Adıyaman’ın Kahta ilçesinde bağlı Yeni Mahalle’deki mütevazı bir evde hayata gözlerini açtı. Yavuz, ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Kendinden önceki erkek kardeşi doğumundan kısa bir süre sonra vefat ettiğinden kendisi ailenin ikinci çocuğu olur. Babası Mustafa Yavuz (1945-2004), annesi Şadiye Yavuz (1954-2017) olan Yavuz’un ablası dışında dört erkek ve dört kız kardeşi daha dünyaya gelmiştir.
Çocukluğunu evde geçiren Yavuz, ilk dini eğitimini Ulu Camii müezzini olan babasından ve ev hanımı olan annesinden aldı. Daha sonra mahallenin ve Kahta’nın önemli bir değeri olan Hacı Mehmet Yetiş Hoca Efendi'nin Kur’an kursuna başlayan küçük Mehmet, Kur’an-ı Kerimi burada hatmedip dini eğitimine devam etti.1980 yılında mahallenin ilkokulu olan Kürtçe ismiyle “Mekteba zer (sarı okul)” denilen Atatürk İlkokuluna başladı. 1985 yılında ilkokuldan başarılı bir derece ile mezun oldu. İleride Allah’ın kendisine vermiş olduğu kabiliyetleri inkişaf ettirecek olan Yavuz, arkadaşları arasında zekâsı ve hafızası bakımından temayüz etmeye başlamıştı.
Okul hayatı
Aynı yıl Kahta İmam Hatip Ortaokuluna kaydını yaparak eğitimine devam etti. Çocukluğunda çok hareketli, kabına sığmaz ve cevval bir karaktere sahipti. Ortaokulu imam hatipte okuduğu için İslami ve fenni ilimleri beraber okuma fırsatı yakaladı. Bu dönemde okul dışında mübarek gün ve geceler ile kandillerde sık sık camilerde ve Risale-i Nur Medresesi gibi İslami hizmetlerin yapıldığı ortamlarda bulunurdu. 1988’de ortaokulu ciddi bir başarı ile bitirdi. Aynı yıl Kahta İmam Hatip Lisesine kaydını yaptırdı. Ailesi milli görüş çizgisinde olduğundan dolayı lisenin ilk yıllarından itibaren Milli Gençlik Vakfının faaliyetlerine katılmaya başladı. Yetişkinliğe doğru adım atan Yavuz, ilk siyasi tecrübesini de böylece almış oluyordu. 1989’dan 1991 yılına kadar bu atmosferde hayatı geçti. Bir taraftan okul derslerine çalışıyor bir taraftan İslami dava şuurunu kazanmaya başlıyor bir taraftan da fırsat buldukça Kahta’da dayısının pide ve lahmacun fırınında çalışarak zamanını değerlendiriyordu.
Lise hayatının sonlarına doğru ise tanıştığı İslami kişilik sahip şahıslar ve hocalarından aldığı kitaplarla yoğun bir okuma atmosferine girmişti. İslami davada şuur kazandıracak bu süreçte bir arayış içerisinde olan Yavuz, lisenin sonu itibariyle İslami dava ile tanışır. 1992’de liseden başarılı bir sonuçla mezun olup üniversite sınavlarına girer; o döneme göre yüksek bir puan alarak Konya Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanır. Bu arada hastalığı sebebiyle Ankara ‘da bulunan annesine bir müddet refakat eder. Üniversiteye kaydolmak için Konya’ya gider ve devlet yurdunda kalmak için KYK’ ye başvuruda bulunur ancak yedekler sırasına alınır.
O da hemşehrilerinin de bulunduğu bekar evinde kalmaya başlar. Üniversite hayatına başlamasıyla İslami davaya daha sıkı sarılmaya ve daha deruni çalışmalar yapmaya başlamıştı. Kendi branşının verdiği avantajı da değerlendirerek kitaplar alıyor, okuyor ve Konya’nın varoşlarında imana ve İslam’a muhtaç çocuk ve gençlere bilinç kazandırma adına çok yoğun bir çaba içerisine giriyordu. Üniversitedeyken değişik fikir akımlarının temsilcileriyle zaman zaman tartışmalar yaşar, kendisine faydalı olabilecek arkadaşlıklar edinirdi. Üniversite yıllarının yaz tatili dönemlerinde İstanbul’daki akrabalarının yanına giderek çalışmaya başlamıştı. Nitekim 1993 yılıyla beraber ailesine yük olmamak için tekstil sektöründe çalışmaya başlamış, hayatın zorluklarını iliklerine kadar hissetmişti. Ancak kazandığı bu tecrübeler olayları daha gerçekçi bir şekilde analiz etmesine ve değişik bakış açıları kazandırmaya vesile olmuştu.
Öğretmenlik hayatı
1996 yılında üniversiteden mezun olur ve Trabzon’a ataması çıkar. Ancak memleketine daha yakın olmak için o dönemde cari olan becayiş hakkını kullanarak bir öğretmenle yer değiştirir. Böylece ilk ataması Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesindeki bir okula gerçekleşir. 1996’nın eylül ayında aslen Siverekli ancak uzun zamandan beri Mersin’in Tarsus ilçesinde ikamet eden bir ailenin kızı olan Havva Hanımla evlenir. Düğününü Kahta’daki baba evinde yaptıktan sonra atandığı Afşin ilçesine yerleşir. 1998 yılının haziran ayına kadar burada görev yapar. Afşin’den sonra Adıyaman bölgesine tayin ister ve yer değiştirme sonucu Adıyaman Merkez Endüstri Meslek Lisesinde görevini sürdürmeye devam eder.
28 Şubat mağduru
Adıyaman’da çalışırken çeşitli vesilelerle Kahta’ya gelir. Ailesini ve akrabalarını ziyaret eder, dava arkadaşlarıyla beraber çalışmalarına devam ederdi. Adıyaman merkezde ise Ensar Vakfı gibi çeşitli sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerine katılırdı. O dönem 28 Şubat kararlarının insafsızca uygulanmaya başlandığı ve İslami camianın nice sorunlar yaşadığı bir zaman dilimiydi. Nitekim o da dava adamı olmasının doğal bir sonucu olarak yapılan zulümlerden payını fazlasıyla almıştı. 2000 yılının başında Kahta’da ailesinin yanında iken gözaltına alınmış, Kahta’daki işlemlerinin ardından Adıyaman’a götürülmüş ve burada dört gün boyunca ağır işkencelere maruz bırakılmıştı. Bu durum aileden gelen kronik böbrek rahatsızlığı hafif seviyede iken maalesef ileride hayatını kaybetmesine sebep olacak ciddi böbrek hastalıklarına sebep oldu. Gözaltı sürecinden sonra Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesinde mahkemeye çıkarılmış ve tutuklanmıştı.
Bir müddet Malatya’da cezaevinde yattıktan sonra dosyası Adana DGM ‘ye gönderilerek davasına burada devam edildi. Adana DGM uyduruk gerekçelerle 12 yıl 6 ay gibi ağır bir cezaya çarptırıp büyük bir zulme imza atmıştı. Bir müddet Adana cezaevinde kalan Yavuz, dönemin şartlarını dikkate alarak ve verilen zalimane haksız kararın onanacağını düşünerek Mersin’in Silifke ilçesindeki cezaevine intikal etmişti. Karara itiraz edildikten sonra dava üst mahkeme olan Yargıtay 9'uncu Ceza dairesine intikal edilmiş ve mahkeme, kararı bozmuştu. Tekrar görülen davada bu kez 3 yıl 9 ay ceza verilmişti. O dönem çıkarılan şartlı salıverme yasası gereği cezaevinden çıkarak tekrar özgürlüğüne kavuştuğu zaman tarih, 2001 yılının Temmuz ayını gösteriyordu. Yani cezaevinde yaklaşık 17-18 ay kalmıştı. Küçükken geçirdiği bir hastalık ve yüksek ateş sonucu hastaneye kaldırılarak iğne yapılması sonucu maalesef sol bacağı zayıflamış ve diğer ayağına göre biraz kısa kalmıştı. Bu sebepten askerliğe elverişsiz raporu almış-1998 yılı olsa gerek- ve askere alınmamıştı. O buna mukabil aynı süreyi cezaevinde geçirmek zorunda kalmıştı…
İş hayatı
Cezaevinde iken Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açığa alınmış ve hüküm kararının netleşmesiyle beraber meslekten ihraç edilmişti. Cezaevinden çıkınca işsiz kalan Yavuz, özel sektörde çalışmak için bir özel dershanenin idaresiyle görüşmüş ve Allah’ın kendisine verdiği mükemmel hitabeti ile dershane yönetimini mest etmiş ve insaflı müdürün de geçmişini sorgulamadan işe alması sonucu Şanlıurfa ‘da iş hayatına başlamıştı. Böylece 2001 Eylül’ünde başlayıp 2012 yılının sonlarına kadar çalışacağı dershane ve dolayısıyla Urfa hayatı başlamış oldu.
Urfa’da dershanede yetenekleri ve çalışkanlığı ile kısa sürede kendisinden bahsettirmiş dershanenin gözde öğretmeni olmuştu. Zamanla idarecilik de yaptığı kurumunun, yaygın ve ciddi bir eğitim kurumu olması hasebiyle Türkiye geneli İstanbul, İzmir, Antalya gibi büyük şehirlerde yapılan toplantılara katılıyor ve ileride hayatının bir nevi neticesi olan partisi için son derece önemli tecrübeler kazanıyordu.
Çocukları
1996 yılında evlenmesine rağmen Allah kendisine bir evlat bahşetmemişti. Ta ki Şanlıurfa’ya taşınana kadar. 2003 yılının şubat ayında Rabbimiz kendisine bir erkek evlat nasip etmiş o da Hazreti İbrahim yaşadığı yer olarak rivayet edilen bu topraklarda yaşadığı için oğluna İbrahim ismini vermişti. Daha sonra sırasıyla 2005’te Şevval,2007’de Zeynep Sude ve Urfa hayatının son meyvesi olarak da 2013’ün başlarında Meryem isimlerinde üç kızı daha dünyaya gelmişti.
2004 yılının sonbaharında ilk hocası, ailesinin çınarı, en büyük dayanağı olan Ulu Camii müezzin kayyımı olan babası; kronik rahatsızlıkları olan şeker ve tansiyon sonucu, cuma vakti namaz esnasında camide baygınlık geçirerek acilen hastaneye kaldırılmış ve Gaziantep’e sevk edilmişti. Burada beyin ölümü gerçekleşen Mustafa Hoca’nın kısa bir süre sonra vefatı Mehmet Yavuz’u önemli ölçüde etkilemiş ve bu etki, onca yıl devam etmişti.
Dershane hayatına devam ederken şartlı salıverilmiş olmasına rağmen bazı vakıfların çalışma ve sohbetlerine iştirak ederek misyonunu muhafaza etmeye çalışıyordu. 2007'nin sonları ve 2008’in başlarında tekrar aktif bir şekilde dernek çalışmalarına katılmaya başlamıştı. Bazı dernek ve vakıflarda düzenli bir şekilde başta tefsir dersleri olmak üzere Risale-i Nur ve güncel meselelerle alakalı sohbetler vererek kendini geliştirmeye ve yetiştirmeye devam etti. 2011 yılı itibariyle o zamanki ismi Çağrı TV olan Rehber TV’de hukukçu ve yazar olan Emin Güneş ile “Farklı Bakış” isimli ilk TV programını yapıp basın medya sektörüne girerek sarı basın kartını almıştı. 2012 yılının ortalarında ise Doğruhaber Gazetesi'nde haftalık yazıları çıkmaya başlamıştı.
Siyasi hayatı
Nihayet 2012’nin sonunda kurulan HÜDA PAR’a kurucu genel başkan yardımcısı olarak katılmış, parti genel sekreterlik ve parti sözcülüğü görevini üstlenmişti. Partide aktif görevi gereği, dershanedeki iş hayatına son vermiş ve kendini davasına adayacak bir hizmete böylece “Bismillah” deyip başlamıştı. Partideki işleri münasebetiyle sık sık Ankara’ya gidip gelen Yavuz 2013’te ailesiyle beraber Ankara’nın Sincan ilçesine taşınarak çalışmalarına burada devam etti. Bir taraftan dernek çalışmaları bir taraftan da partideki çalışmalarından ötürü çok yoğun bir mesai yapıyordu. Ankara ‘da üst düzey görüşmeler, Türkiye’nin neredeyse her köşesine seyahatler, yurt dışı çeşitli ziyaret ve görüşmeler; bazen günlerce hatta haftalarca eve uğrayamamasına sebep oluyordu.
2015 Haziran genel seçimlerinde seçim bölgesi olan Şanlıurfa’dan bağımsız milletvekili adayı oldu. Seçim bölgelerine ve özellikle de memleketi Kahta’ya sık sık ziyarete geliyordu. Ancak her gelişinde mutlaka partisini tanıtacak ve geliştirecek çalışmalarda bulunuyordu. Hayatı, davası; davası, hayatı olmuştu.
2016 Temmuz’daki başarısız darbe girişiminin akabinde başta Üsküdar Kısıklı olmak üzere; ülkenin farklı illerinde, farklı meydanlarında konuşmalar yaparak partisinin sesi soluğu olmaya devam ediyordu.
2017 yılında annesinin; 30 yıllık rahatsızlığı olan böbrek hastalığının kansere dönüşmesi sonucu hayatını kaybetmesi Yavuz’u babasının kaybından sonra yine şiddetle sarsmıştı. Kader-i İlahi’nin bir cilvesi olarak geçmişte gözaltında asıl darbeyi yediği ve birkaç defa ameliyat olduğu böbreklerinin; annesinin vefat ettiği dönemde, üzüntünün de etkisiyle yavaş yavaş kanser hücreleriyle kaplandığını hissetmeye başlamıştı. Nitekim 2017’nin sonbaharında sol böbreğini aldırmak zorunda kalmıştı. Bir süre bitkisel tedavi gördükten sonra durumunda kısmi bir iyileşme olunca ara verdiği partisel çalışmalara tekrar yönelmiş, yoğun bir çalışmanın içerisine girmişti. 2018 Haziran seçimleri öncesi, Hüda Par Genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun (Diyarbakır bağımsız aday olmak için) genel başkanlığı bırakması sonucu vekaleten genel başkanlığa getirilmiş aynı zamanda İstanbul'da, partisi adına milletvekili adayı olmuştu.
Vefatından hemen önce söylediği şu sözler, "İbadetlerimize devam. İhlasa devam. Karşılıksız bir şekilde iyilik yapmaya devam. İnsanların nankörlüklerine sabretmeye devam. Allah için yapıyoruz. O biliyor. Kimse bilmese de O biliyor..." birçok kişi tarafından tablolara yazılarak evlerin, iş yerlerinin, parti ve derneklerin duvarlarına asıldı
2018’in sonbaharında ise tekrar başkan yardımcılığı ve siyasi işler başkanlığı görevine devam etti. Aynı dönemde ailesiyle beraber Diyarbakır’ a yerleşti. Senenin sonlarına doğru ise nükseden rahatsızlığı ve ağrılarından dolayı tekrar tedavi olmaya başladı. Hem işlerine devam edip hem de tedavi olurken ani bir kararla umreye gidip dönüşte ise daha önce almayı reddettiği kemoterapi tedavisi kararı aldı. 2019’un başlarından itibaren yaklaşık 7 ay süren tedavi ve hastane süreci sonrası 9 Ağustos’ta Diyarbakır'da Tedavi gördüğü hastanede sabaha doğru hakka yürüdü. Yavuzun naaşı Adıyaman'da o güne kadar görülmemiş kalabalık bir kitle tarafından kaldırıldı. Taziye ziyareti için Türkiye'nin hemen hemen bütün illerinden insanlar katılım sağlarken başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere birçok siyasetçi, ilim adamı, akademisyen tarikat ve cemaat lideriyle dünyanın farklı yerlerindeki siyasi parti ve oluşumlar tarafından taziye mesajı yayınlandı. (Cemil ÖZDAŞ - Adıyaman Basın)